Bulutsuzluk Özlemi
Öncelikle hayırlı olsun!.. 3 yıl aradan sonra yeni bir
albüm! Bu albümü diğer albümlerinizden ayıran özellikler nelerdir?
En belirgin farklılık olarak daha farklı bir müzik yelpazesi olduğunu
söyleyebiliriz. Bundan önceki Yol albümü gitar ağırlıklı bir albümdü. Burada
daha müzikal bir yaklaşım var. Tüm enstrümanlar çeşitli oranda kullanıldığı bir
albüm.. Tropmpet de var, darbuka da var, ud, gitar da, flüt de var. Hatta yaylı
sazlar bile var. Değişik bir albüm ortaya koyduk ve ilk gelen tepkiler de gayet
olumlu.
Bu albümde senfonik konserlerinizden de esintiler bulabilecek
miyiz ?
Bizim klasik konserlerimiz aslında üç yıl öncesine dayanıyor. İstanbul'da
ancak bu sene verebildik. Daha önceki yıl vereceğimiz konser deprem yüzünden
ertelendi. Bursa'da, İzmir'de ve Ankara'da biz o klasik müzik konserlerimizi
yapmıştık. " Kaybolan Şehir" şarkısını o konserde çalınsın diye bestelemiştim.
Dolayısıyla o daha bir klasik müzik anlayışına yakın bir şarkı. Onu bu albümde
de kullandık. O çalışmalarımızın bu albüme o şekilde bir etkisi oldu tabi.
Türkiye'de de ilk defa bir rock grubu olarak senfonik müzik orkestraları ile
konserler verdik. En son Boğaziçi Müzik Festivali'nde Cemal Reşit Rey Orkestrası
ile konser verdik. Ondan önce Bursa Senfoni Orkestrası ile Bursa'da, İzmir'de
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile ve Ankara Konservatuar Orkestrası ile
Ankara'da senfonik rock konserleri yapmıştık.
Yeni albümünüzün satışlarından neler bekliyorsunuz?
Tabiki daha öncekilerden daha fazla satarız diye düşünüyoruz.Bunun için müzik
şirketimizi değiştirdik.Daha uluslararası bir müzik şirketi olan Universal müzik
şirketine geçtik.Dağıtım alanı daha güçlü.Televizyonla olan diğer medya
araçlarıyla olan iletişimi daha güçlü ve tabiki öncekilerden daha fazla bir
satış bekliyoruz ama Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarınında bu iki yıl
içerisinde değiştiğini ben şahsen gözlemliyorum.
Radyoların müzik anlayışı değişti çok poplaştı, eskiden daha geniş bir müzik
yelpazesine yer verebiliyorlardı. Reyting endişelerinden dolayı olsa gerek ama
ben o konuda yanıldıklarını da düşünüyorum. Bulutsuzluk Özlemi ve benzeri gibi
grupları dinleyen insanların herhangi bir pop müzik çalan radyoda, belki
Bulutsuzluk özlemi ya da ona benzer bir grup çıkar diye sabahtan akşama
bekleyipte yirmi tane şarkıdan bir tanesi olarak aradığını bulabileceği bir
ortam sağlıklı olmuyor ve problem yaratıyor.
Medyadaki genel gidişhatın paralelinde bir poplaşma sürecine girildi.
Bulutsuzluk Özlemi, Haluk Levent, Moğollar, Yeni Türkü,Ezginin Günlüğü, Grup
Gündoğarken ve buna benzer gruplar artı.Bunların yanında bazı daha özenli pop
müzik yapan insanlarıda katabiliriz: Sezen Aksu, Candan Erçetin, Sertab
Erener... Bunların topunun birarada bulunduğu bir radyo istasyonu yok. Bunlardan
birini seven bir insan karşısına Sibel Can çıktığı zaman onu dinlemek
istemeyebilir. Ama böyle bir radyo istasyonu yok ben büyük bir eksikliğini
görüyorum.Hangi istasyonu açsam ya ingilizce müzik çalıyorlar yada arbeske yakın
bir pop müzik çalıyorlar.
Albümle birlikte sahne çalışmalarınız nasıl olacak? Konser,
turne programlarınız belli oldu mu?
Tabi var, ayarlanmaya çalışılıyor. Bizim önümüzdeki yıl turnelerimiz
olacak. Anadolu'daki ve büyük şehirlerdeki üniversitelere gidip konserlerimizi
yapacağız. Ocak ayı içinde de İstanbul'da Beyoğlu Babylon'da olacak.
Bir dönem Güneydoğu'da
verdiğiniz konserlerden çok bahsedilmişti. Konserler ile ilgili düşüncelerinizi
öğrenebilir miyiz ?
İlk gittiğimiz Güneydoğu konseri hakikaten beni çok
etkileyen bir konser olmuştu. Epey de bir basın ordusu yanımızdaydı. Çünkü böyle
bir konser ilk defa Bulutsuzluk Özlemi'ne kısmet oldu diyebilirim.Kimse aklından
bile geçirmezken, biz terörün eski hızının kesildiği ama halen devam ettiği
ortamda Şırnak'ın İdil kazasına gittik. Hakikaten de muhteşem bir konser oldu.
İstanbul Anadoluhisarı'nda doğup büyüdüğünüzü biliyorum.
İstanbul'un en güzel semtlerinden Anadoluhisarı sizin için neler ifade ediyor ?
Katkılarının olmuş olduğunu insan sonradan anlıyor.
Şarkılarımızda deniz balık balıkçı falan bunlar vardır zaten. Onun dışında bir
arkadaşım şöyle demişti : " Senin kendi bakışında bir farklılık var. O da belki
senin Anadoluhisarlı olup da şehri dışarıdan algılamış olmandan ileri geliyor."
Orası İstanbul'un tipik köylerinden biriydi. İstanbul köyler halindeydi;
Çengelköy, Vaniköy, Arnavutköy, Erenköy...Eskiden araları birleşik değildi.
Boğaz'da bilhassa Anadolu yakasında hala öyle. Çengelköy biter, bir boşluk olur,
Kandilli başlar. Kandilli biter, Anadolu Hisarı başlar vs. O açıdan
çocukluğumuzun geçtiği yılları düşünecek olursak; Anadolu Hisarı tam bir
İstanbul semti : İlişkiler komşuluklar, öyle bir ortamda büyüdüm bu anlamda çok
şeyler kattı diyebilirim. Zaten benim bütün şarkılarımda İstanbul var. İstanbul
geçse de geçmesede İstanbul olduğu bellidir. Mesela bu albümde "kaybolan şehir"
şarkım var.Taş binalardan falan bahsediyor
İstanbul'da
vazgeçemediğiniz mekanlar var mı ?
Var tabiki olmaz mı? Taksim Meydanı , Beyoğlu, Ortaköy... Her yerin benim için
bir anısı var. Bebek, Beşiktaş, Anadolu yakası...İstanbul'u denizden de bilen
bir insanım. Motorlarımız vardı. Babam, dedem balıkçıydı, onlarla balığa
çıkardım ve İstanbul'u denizdende çok iyi bilirim. Nerede ne feneri var, o
feneri dönünce hangi kayalık gelir bilirim. Her yer benim için birşeyler ifade
ediyor.
İstanbul'da
konser verilecek en iyi mekan neresi ya da sizce böyle bir mekan var mı?
Açıkhava Tiyatrosu... Ama Açıkhava Tiyatrosu ( Harbiye )
3500-4000 kapasiteli bir yer. Bazı konserlerin randımanlı olması, kara geçmesi
için yeterli olmuyor. Yabancı gruplar geldiği zaman masrafları çıkarmıyor.
7000-8000 kişilik kolay ulaşılacak açık hava konser mekanlarına, kapalı
mekanlara ihtiyaç var. Maçka Parkı var; keşke oraya da bir açıkhava tiyatrosu
yapılsa diye düşünüyorum. Bu çok büyük bir eksiklik İstanbul şehri
için.İstanbulun kültürel açıdan biraz değil bayağı bir ihmal edildiğini
düşünüyorum.
Elinizde sihirli bir değnek olsaydı , İstanbul'da neler
değiştirirdiniz?
Gökkafesi yok ederdim. Eski binaları renklendirirdim. Belki
kazıklı yolları yok ederdim. İstanbul'un antik surları neredeyse kapanmış
durumda onları ortaya çıkartırdım. Düşün ki İstanbul'a Kadıköy'den baktığımızda
veya gemiyle geldimizde veya vapurla Kadıköy'den Karaköy'e geçerken baktığımızda
bir Ortaçağ şehri gibi dalgaların kale duvarlarına vurduğu ve gerçek İstanbul'un
ne olduğunu insanların anlayabileceği bir şehir haline getirirdim.
İstanbul'a yapılan hoyratlıklara rağmen, İstanbul yaşam tarzıyla topoğrafyasıyla
Avrupanın güzel şehirlerinden biri... Ancak bu kente baktığımızı söyleyemem.
Çünkü ne kaldırımı kaldırım; ne eskisine yapılan yenileme doğru dürüst bir
yenileme. Bu tür kötü görüntüler, yanlış yapılmış işler var . Bu çok güzel bir
arabanın bir tarafı çizilip, nalburdan yağlı boya alınıp da fırçayla rengi
tutmadan vurmaya benzer.Güzel bir biblonun hoyratça kullanılması gibi...Ben
bundan utanıyorum: bir İstanbullu ve Türk vatandaşı olarak başka şehirleri
Budapeşte, Londra'yı görünce İstanbul'a ne kadar kötü davrandığımızı, ne kadar
zavallı olduğunu anlamış oluyor ve üzülüyor.
Düşlediğiniz İstanbul'u anlatır mısınız?
İstanbul'un bir kere bu korkunç kamyon trafiğinin, trağin
hallolmuş olmasını isterdim. Eski binaların onarılmış ve renklendirilmiş
olmasını isterdim.Bir de çağdaş yönetimler tarafından yönetilmesini ve kültür
sanat ağırlığının artmasını isterdim. Çünkü kafelerin, lokantaların caddeye masa
koyması bile engelleniyor. Beyoğlu'nda caddelere yayılmaları, yemek yemeleri,
içki içmeleri, hoş karşılanmıyor. Kitapçılar vardı onları da kaldırdılar.
Daha renkli bir şehir olmasını isterdim İstanbul'un . Buraya Güney Amerikalı
müzisyenler gelmişti geçen sene. Beyoğlu'nda gördüm biraz müzik yapmaya
başlandı. Halk hemen toplandı, polis hemen aldı, götürdü. Bu da Avrupa'nın bütün
şehirlerinde böyle bir renk var. Ne kadar güzel başka ülkelerden çok uzak
yerlerden gelmiş insanlar kendi müziklerini çalıyorlar. İstanbul bizim
dışımızdaki insanların gözünde de bir dünya kenti üstelik.
Kötü yönetilmesine ve bir çare bulunamamasına rağmen bilhassa eski binaların çok
güzel onarılması lazım.Kültür ve sanat şehri haline getirilmesi lazım. Zaten
endüstri, sanayi, ekonomi tarafı var.Gökdelenleri var. Gökkafesi var. Yasa dışı
yollar, yasalar zorlanarak yapılmış bir bina... Şehre baktığımız zaman karşı
tarafta bize bu şehir hakkında buradaki egemenlik kimin acaba diye bir soru
işareti yaratıyor. Bir imparatorluktan kalma bir ülkenin imparatorluğun
başkentine herkese ait olması gereken bir yere, o kişisel bir binayı o kadar
cüretkar, şehrin üstüne basarmış gibi koymak... Bilhassa Üsküdar'dan
baktığımızda çok kötü gözüküyor. Az gelişmiş bir ülke para babaları tarafından
yönetiliyor hissini yaratıyor.
İnternetle aranız nasıl ?İnternette sizin de siteniz var!..
Bu siteyi (www.bulutsuzluk.com)
yeterince canlı hale getiremedik ama o da bizim grubu severek dinleyen bir
arkadaşımız tarafından kuruldu . Murat arkadaşımız.İşte oraya e-mail'ler geliyor
onları cevaplandırıyoruz.Yeni bilgiler olursa oraya aktarıyoruz.Ben bunun önemli
olduğunu geçen gün bir internet şirketinin birinde chat yaptık. Canlı chat; bir
anda vakit yetmedi gelen sorulara . Cevap vermekten bende şaşırdım, bayağı bir
ilgilisi var diye düşünüyorum.
Son
olarak eklemek istediğiniz birşeyler varmı?
Bizi dinleyen
insanlarla bu müzik paylaşımını sürdürmeyi umuyoruz. Hem kendimiz hem onlar için
gücümüzün yettiği kalite çizgisinde ürünler üreteceğiz. Belki bizi dinleyen
insanların da yaşamlarında ihtiyaç duydukları tarif edEmedikleri bir boşluk
varsa onu doldurabiliriz. Belki kalıcı olabiliriz, bu da bizi mutlu eder. Biz
öldükten sonra şarkılarımız rafta durur arada sırada işte 1990lar'da 2000ler' de
falan bak böyle bir grup varmış deyip de yüzyıl sonra Dede Efendi dinledikleri
gibi dinlerlerse çok mutlu oluruz.
Bulutsuzluk Özlemi adına Nejat Yavaşoğulları'na teşekkürlerimizle!..
Röportaj ve fotoğraflar:
Pelin
Ayan