1- GÜNEŞİMDEN KAÇ
2- SEYYAREDE
3- KAPORTACI
4- KARANLIK SOĞUK
5- DEVRAN DÖNÜYOR
6- BİLİRDİNİZ
7- LİLİ YAR
8- GÜLSÜM
9- BOYALI KUS
10- ONİKİ KİSİ
11- BÜTÜN BU YASANANLARDAN SONRA
12- HAYIR HAYIR

 


Önceki Albüm Sonraki Albüm


Tüm parçaların söz ve müziği Nejat Yavasoğulları'na aittir


GÜNEŞİMDEN KAÇ

Günlerden bir gün karakışın sonuna doğru,
Gün güneşliydi, o gün kendimi azad etmistim.
Rüzgar beni bir sahile götürdü.
Bir yer bulup oturmustum,
Bir türkü tutturmustum.

Kafam çok karısık aynı dertten muzdariptim,
Vakit harcamamalıydım, para bulmam lazımdı,
Böyle bir durumda asıl orada
Nasıl olduğuma sasıyordum ben,
Bir yer bulup oturmustum,
Bir türkü tutturmustum.

Günes bana gülümsüyordu,
İçimi ısıtıyordu.
Sen dikildin karsıma.

Günesimden kaç, günesimden kaç,
Günesimden kaç, günesimden kaç.

Balıkçılar geri dönmüslerdi bombos,
Kediler ve yaslılar her zaman onları beklerdi,
Herseyi Hitit aslanı gibi izliyordu Karabas,
Herkes çalısıyordu, yosun kokusu duydum,
Bir yer bulup oturmustum
Bir türkü tutturmustum.

Deniz ısıldıyor, göz kamastırıyordu,
Sesler ve sekiller giderek belirsizlesiyordu.
Bildiklerim bilemediklerimden azdı.
Kainatta bir yerdeydim,
Bir türkü söylemekteydim.

Günes bana gülümsüyordu,
Içimi ısıtıyordu.
Sen dikildin karsıma.

Günesimden kaç, günesimden kaç,
Günesimden kaç, günesimden kaç


SEYYAREDE

Hey
Ademoğlu
Ya da
Havva kızı
Sen ki dünya denen seyyaredesin,
Boslukta uçan tozun içindesin
Zaman belirsiz
Karnın doymalı ve barınman lazım,
Kendine göre biri lazım.
Oysa seni kendi senaryolarında oynatırlar,
Cebellesir gidersin.
Bunun için mi geldin,
Bunun için mi geldin dünyaya?

Ailen ve gailen,
Okul derdi ve tarihten masallar,
Kimlik ve bekaret kontrolu,
Hapishaneler, iskenceler,
Leb-i derya selvilikler seni bekler
Istanbulda'ysan eğer.
Oysa seni kendi senaryolarında oynatırlar,
Ömrün geçer.
Bunun için mi geldin,
Bunun için mi geldin dünyaya?


KAPORTACI

Sabah erken kalkar,
Kahvaltısız çıkar.
Mavi kartı cebinde,
Takılır körüklüye.
Dükkan kepengi gacırdar,
Simidini yer çay içer.
Tulumunu giyer yağlı yağlı.
Usta gelir "N'aber lan?" der.

Çekiç sesleri,
Çekiç sesleri...
Vurur, vurur, vurur
Vurur kaportaya.

Yası yaklasık onyedi,
Basında kavak yeli.
Darcık daracık sokaklarda
Kızlar misket yuvarlar.
Kırık aynada saçını tarar o,
Günler uzayınca rahatlar.
Saat altıdan sonra
Onundur artık sokaklar.

Çekiç sesleri,
Çekiç sesleri...
Vurur, vurur, vurur
Vurur kaportaya.


KARANLIK SOĞUK

Karanlık,
Soğuk,
Alabildiğine genis,
Ama simdi
Issız
Göstermelik ana caddenin
Kıyısında
Yürümedeyken,
Sevmedeyken yağmuru,
Kara bıyıklı, kusku bakıslı
Erzincanlı
Bekçiyi
Bazen bir
Kara kedi
Ya da bir sokak itini,
Alnının terini,
Yorulmus bedenini
Tasırken,
Sabırla,
Kosar adım kendini,
Parasızlık,
Kaygı,
Her çesit düsünceyi,
Hep görürsün,
Hep anlarsın,
Bütün bunlar ne,
Bütün bunlar ne.

Sonunda gece biter,
Her yer aydınlanır,
Yine umut pesinden
Kosturur insanları.

Yalnızlık meydanında
Arkadas konusmalar,
Salepçiler, kokoreççiler,
Hiç üsümez bu insanlar
Senle konusan,
Sonra kosusan,
Selam vermeden giden,
En güzeli yazdır, bahardır,
Ve gündüzdür diyen,
Üsüyen
Ve düsünen
Bulasıkçı bir kadın,
Onlaar hep söylerler:
"Ne yapalım, ekmek parası."
Yasamanın karsısında
Hiç durmayan zaman
Ve insanları costuran
Kırmızı ısıkları,
Hep görürsün bunları,
Hep anlarsın,
Bütün bunlar ne,
Bütün bunlar ne.


DEVRAN DÖNÜYOR

Duvarlar yıkıldı,
Kapı aralandı,
Isık üzerimize geldi,
Bizi aydınlattı,
Balıklar azalırken.

Sabahtan aksama dek
Çalısıp yorulurken,
Nereden geldiğini bilip,
Ne olacağını bilemezken,
Sular azalırken...

Oysa bizim oralarda,
Savasa hayır diyenler var,
Ne güzel.
Onları yargılayanlar var.

Bana farketmez,
Müslüman, Hristiyan, Budist,
Bana faketmez,
Türk, Japon, Kürt,
Ozon delinirken.

Oysa bizim oralarda,
Yazılan yasalar, yasaklar...
Kendi dilinde
Sarkı söylememeliydi ozan.

Zaman geçiyor, devran dönüyor.
Zaman geçiyor, devran dönüyor.
Zaman geçiyor, devran dönüyor.
Zaman geçiyor, devran dönüyor.


BİLİRDİNİZ

Yüzük, rozet, altın dis
Ve Bond çanta,
Çoğunuz bıyıklıydınız.
Biriniz hepinize,
Hepiniz birinize
Benzerdiniz.

Seçilmek için
Para harcar,
Hizmet askıyla yanardınız.
-meli, -malı,
-ceksin, -caksın,
Cart curt, zart zurt
Atardınız.

Düsünmeyi hiç sevmezdiniz,
Maalesef,
Değisip geliseni göremezdiniz,
Fakat,
Bizim için iyi olanını
Siz bilirdiniz.


LİLİ YAR

Geldi Lili yarim
Lili yarim
Lili yarim
Güldü Lili yarim
Lili yarim
Lili yarim
Ve lakin,
Benimle oldu zalim
Lili yarim.

Bi bakıma hos,
Bi bakıma divane,
Bi bakıma asıktım
Oldum pervane.


GÜLSÜM

Gülsüm gitmez olmus
Gözyası mendili elinde,
Süklüm püklüm çıkacağı
Bitmeyen ask filmine.

Balıkçı Durmus cosmus,
Denize de çıkmıs, yorulmus.
Içmis amma kanamaz olmus
Marmara sarabına zam olunca.

Gündüz yarısı kovboyu,
Iyi bilir onu Beyoğlu.
Kıçı dar genis omuzlu,
Kıkırdıyor küçük kızlar ardından.

Sonra sorarım kendi kendime,
Ya ben ne yapıyorum,
Ya ben ne yapıyorum,
Ya ben ne yapıyorum,
Ya ben ne yapıyorum böyle,
Ya ben ne yapıyorum böyle?

Sevdiğimi evermisler,
Mapusa da düsmüs emmoğlu.
Bayat açma yemistim çayla,
O gün yine gözlerimi dört açtım.
Bir de baktım otlar bitmis,
Pek yakında gelip biçeceklerdir.
Sözünü söylediğim yer
Maçka'nın Açıkhava Tiyatrosuydu.
Kalabalıkta ben bir basıma
Kimseye bir sey diyemezdim.
Yetinemedim o gördüğümle,
Yeniden dolanıp tasalandım.

Bir de sen sor kendi kendine,
Ya sen ne yapıyosun,
Ya sen ne yapıyosun,
Ya sen ne yapıyosun,
Ya sen ne yapıyosun böyle,
Ya sen ne yapıyosun böyle?

Hepimiz soralım birbirimize,
Ya biz ne yapıyoruz,
Ya biz ne yapıyoruz,
Ya biz ne yapıyoruz,
Ya biz ne yapıyoruz böyle,
Ya biz ne yapıyoruz böyle?


BOYALI KUS

Hep engellendim,
Debelendim.
Mahallede tektim,
Ailede tektim.
Umut ettim çok
Çok hayal kurdum,
Yükseklerde uçtum.

Biçok ise girdim,
Biçok isten çıktım.
Saçımı kesmedim hiç,
Gravatım olmadı.
Hem okudum çok,
Hem de yazdım,
Yapayalnızdım.

Bi boyalı kustum
Bi boyalı kustum ben.
Bi boyalı kustum
Bi boyalı kustum ben.
Umut ettim çok,
Çok hayal kurdum,
Yükseklerde uçtum.

Seni buldum,
(Ya da) sen beni buldun.
Sevistik,
Debelendik.
Gece oldu çok,
Çok gündüz oldu,
Dönüp baktım iste hayat.

Bi boyalı kustum
Bi boyalı kustum ben.
Bi boyalı kustum
Bi boyalı kustum ben.
Umut ettim çok,
Çok hayal kurdum,
Yükseklerde uçtum.


ONİKİ KİSİ

ONiki kisi saydım,
Üç de sokak köpeği saydım,
Üsümüs,
Biri disi.

Yağmur yağıyordu,
Soğuk bir rüzgar esiyordu
Üsküdar Meydanı'nda,
Hersey ıpıslaktı.

Saat geceyarısını çoktan geçmisti,
Saat geceyarısını çoktan geçmisti,

Ezan okunurken elli hoparlörden,
Yani gün ısırken birden,
Gökgürültüsüne benzer bir sesle otobüs geldi
Oniki kisiydik, itistik, didistik, apar topar bindik.

Sefer tasları tasıyorlardı, vardiyacıydılar.
Hersey kurulu bir saat gibiydi, yerleri belliydi.
Olağan dısı olan, orada bulunan yağmur ve bendim.
Kentin o geceki vukuatlarından habersizdik hepimiz.
Buğuluydu camlar, paltolar ıslak, otobüs soğuktu.

Biri ıslak bir kitap çıkardı,
Sayfalarını usul usul açtı,
Okuduğu kitabının adı
"Felsefenin sefaleti"ydi.

Buğuluydu camlar, paltolar ıslak, otobüs soğuktu.
Camı sildim, dısarı baktım, bayraklar var,
Bush gelmis.
Sokak köpeklerinin donuk gözlerini gördüm,
Gözgöze geldik.
Mototr gürledi, sarsıldı teker,
Çarkıfelek döndü.
Biri ıslak bir gazete çıkardı,
Çıplak kadınalrın resmine baktı.
Arka sayfadaki küçük bir haber
Bir diğer oniki kisiyle ilgiliydi,
Onlar ölü olarak ele geçirilmisti.


BÜTÜN BU YASANANLARDAN SONRA

Bütün bu yasananlardan sonra,
Bütün bu yasananlardan sonra,
Insanın çektiği acılardan sonra,
Ya da küçük mutluluklardan sonra,
Birinci Paylasım Savasından sonra,
Ikinci Paylasım Savasından sonra,
Nazizm, fasizm, kapitalizm, izm, izm, izm,
Vietnam, Kamboçya,
Afganistan ve Lübnan'dan sonra...

Yirmibirinci yüzyıla doğru,
Yirmibirinci yüzyıla doğru,
Kutsal bir dava uğruna hala
Ölmeler, öldürmeler.
Değisiyordu Avrupa,
Değisiyordu Sovyetler.
Sınırları yokeden teknoloji,
Küçülen dünya,
Dünyalıların birlikte söylediği sarkılar.

Terör ve siddet,
Irk ayrımı, trafik kazası,
Kuraklık ve açlık,
Bir yudum su ve ekmekten sonra...

Dünyadan topu topu yetmis senede
Gelip geçerken
Insanoğlu...
Özgürlük, daha daha,
Özgürlük, daha daha,
Özgürlük, daha daha,
Özgürlük, daha daha.


HAYIR HAYIR

Ben yıllardan beri
Olmayacak düslerin pesinde miydim?
Durmadan usanmadan sarkı söyledim,
Rüzgara karsı söylenen sarkılar mıydı?
Çalıstım çalıstım, yapılar yaptım.
Bosa harcanan emekler miydi onlar,
Yoksa?

Hayır,
Olamaz.
Hayır hayır
Olamaz hayır,
Olamaz hayır.

Asık olup Kaf Dağı'ndan asmıstım.
Yollara düsmem gereksix miydi yoksa?
Dünyayı değistirirken ölmüslerdi,
Bosa harcanan hayatlar mıydı onlar,
Yoksa?

Hayır,
Olamaz.
Hayır hayır
Olamaz hayır,
Olamaz hayır.

 

Önceki Albüm Sonraki Albüm